bir sürü faktör var işin içinde: genetik, vücut yapısı, yağ oranı vs vs. yani şimdi kim ne dese yalan. 200 kg gibi abartılı kilolarda değilsen de diyert yaparken spor lazım kesinlikle.

Aşırı kiloların temel nedeni yağ toplanmasıdır. Yaşamak için gereken enerjiyi vücut öncelikle karbonhidratlardan sağlamak ister. Eğer karbonhidrat bulamazsa yağ yakarak enerji üretmeye devam eder. Yani zayıflamanın temel prensibi şeker, hamur vb karbonhidrat alımını azaltmak bunun yanında spor gibi aktivitelerle vücudun enerji ihtiyacını arttırıp, gereken enerjiyi yağ depolarından yaktırmaktır. Özetle, zayıflamak için ilk adım diyet, ikinci adım spordur. Öncelikle diyetistene, sonrasında da spor eğitmenlerine başvurmanızda fayda var.

tek başına spor bi boka yaramıyor. kesinlikle öncelikle diyet, sonra spor.

taş devri diyeti ile en çok yaş verirsin, kasın erimez, zira yeterince protein alırsın. ne kadar protein alman lazım falan, hepsinin hesabı kitabını paleocafe.org dan bulabilirsin.

spor iyidir ama ancak %15 kadar etkilidir. asıl olan beslenmedir %70-75 ile. kalanı da genetiktir.

a4 platformu üzerinde yükselen güzel bir suv. sınıfını ele alırsan mercedes glk, land rover freelander ve bmw x3 var.
kişisel bir tercih tabi otomobil olayı ama bence yenilenen x3'e bakmalısın oldukça şık olmuş. x5'den farkı kalmamış.

q5 daha bir crossover havasında freelander x3 ve bilhassa glk daha arazi aracı formatında.

bmw x3/5 serisine arazi aracı demeyin çarpılırsınız. low range gearboxı bile yok aletlerin

Aeroflot. Rumuzuna bayıldım. Bir kere uçtum o firma ile amma gel gör ki bir daha uçmam...

erkek!

ben erkek parfümü olarak kullanıyorum.

ben de kullanıyordum zamanında, çoğunlukla erkekler tarafından kullanılır fakat unisex parfümdür. hatta ablam sıkardı arada sırada kendisine :))

şişesinde "pour homme" tarzı cinsiyet belirten bir ibare bulunmamaktadır.

hatun kişiye alabileceğin daha feminen bir sürü koku var. babam kullanıyor ck one'ı.

Eşim geçenlerde bu kokuyu çok sevdiğini, işyerinde başka bir bayanın daha kullandığını söyledi. Kozmetikçide gördük, kampanya varmış, 190 liradan 120 liraya inmişti (200ml.) fakat hepsiburadada 99 lira görünce hemen sipariş verdim.

Çok ciddi ir indirim var 200ml.de, aklınızda bulunsun.
100ml fiyatı 122 lira, iki katı 200ml 99 lira!
www.hepsiburada.com
www.hepsiburada.com

CK One, unisex parfüm kültürünün ağababası, önde bayrak sallayanıdır hem de.

stajyer iken maasın 2000- 2100 filan diye biliyorum. toplam aldığın tabi bu. çıplak maas değil. 1 - 1 bucuk sene sonra stajyer donemin bitince baya artıyor maasın. 2500 -3000 arası oluyor. kulede, sahada filan çalısıyorsun. o ilana ben de basvurmayı düsünüyorum. kesin değil gerçi.. iyi meslektir. full dikkat gerektirir. arkadasım calısıyor. memnun..

gerçekten zor iş, control'ü de tower'ı da, approach'u da ayrı bir aksiyon, ama çok zevk aldıklarını söylüyor atc tanıdıklarım.

İstersen hafiften bir göz at nasılmış diye, al sana kulenin gerçek zamanlı telsiz muhabbeti :)

www.iststatus.com

www.ucuyorum.com

anadolu üniversitesi havacılık okulu'nda hava trafik kontrolörlüğü bölümü var. sanırım sadece o bölümden mezun olanları işe alıyorlar. çünkü ben anadolu üniversitesi'ne mülakata gitmiştim de geçememiştim. deli torpil dönüyordu o dönem.

kabloyu kontrol etmişsinizdir herhalde? bir yerinde zayıflık olabilir mi hatta takılan yerde? fişi açıp baktınız mı?

hatta bağlanan fişte olabilir sorun mesela. birkaç telle dayanıyor olabilir. bu da yetersiz kalıyor gidip gelmesine yol açıyor bazen.

kabloda problem yok, daha doğrusu öyle oynaklık temassızlık yok . başka fişle denedim yine problem devam etti.

Ttnet servisi arasaydınız size de arızadan dolayı bu durumda olduğumuzu ve en kısa zamanda düzelteceklerini söylerlerdi

@anastra: yazdığımı okumadınız sanırsam, defalarca arıza kaydı bıraktım.

yok okudum da ben de aradım aynı şekilde düzeleceğini söylediler genel sorunmuş onu diyorum herkes aynı durumda

cem yılmazvari olcak ama, aynısı bende de var. bire bir tarif ettiğiniz sorun. modem'imden şüpheleniyodum bende.

işin ilginç yanı şu, online oyun oynuyorum. oyun hiç kesintiye ugramıyor. yani internet hiç kesilmiyor ama internet sayfalarının hiçbirini açmıyor. torrent download kesilmiyor. allah ttnet'in belasını versin.

uydunet, kablonet öneren var mı arkadaşlar?

çok ilginç ya evet bire bir bende de durum böyle, insanı sinir hastası yapacak şekilde.
@anastra: sizin yaşadığınız bölgede böyle bir durum vardır belki ancak burada böyle bir genel arıza belirtilmediği gibi arkadaşlarımda öyle bir problem bulunmamakta.

2 fan bi plastik maliyeti okadar zaten genel olarak. ama işlevsel midir onu bilemem

pek işe yaramıyorlar genelde. metal olanları var daha pahalı, onlar daha iyi sonuç verebilir belki.

dandik ama bi nebze işe yarıyor. yüksekliği bile yeterli aslında.
buz gibi yapmıyor tabii ki.

hepsiburada da 19 lira civarına görmüştüm.( ortalama olarak 19 lira fln fiyatları)
şimdi tahtakalede türk malı falan çıkarda usb girişlerine bir zarar verirse diye aklıma takıldı.
bende 3 fanlı vardı 2 sene önce 30 lira gibi bi para vermiştim(o zaman piyasası yüksekti abi) gayet işe yarıyodu.bi süre sonra ses falan yapıyo ama yazın işe yarar bence.

buz gibi yapıyor denemez elbette ama ben şahsen soğutucu olmadan yazın bilgisayarın başına oturamıyorum.

ben en iyi soğutucuyu almıştım zamanında 80 liraya böyle aluminyum çift fan güçlü falan yine laptop bozuldu aşırı ısınmadan ötürü. soğutucunun tek faydası ısınmadan ötürü zırt diye kapanan laptopların bir süre daha kapanmadan kalmasını sağlamak. dandik de olsa al en azından alt hava sirkülasyonunu sağlar.

Mediamarkt'da microsoft kablolu mouse ile birlikte microsoft laptop soğutucu 40 lira falandı, ben aldım ve kullanıyorum gayet memnunum. fazla enerji tüketmesin diye de tek fanlı yapmışlar. Ürün şu;

www.zdnet.co.uk

adrasan

adrasan evet. tarif ettiğiniz yer adrasan.

bogazi cok oyuk olmayan kolsuz tisortler var ya, atlet tisort tadinda olanlar. onlarin beyazindan giyebilirsin. boyun kesimini gonlunce bulursan sirtinda da atlet izi olmaz.

V yaka kolsuz fanilalar var. farklı renklerde de gördüm üstelik. işini görür sanırsam.

bi bayan olarak atletin çok itici göründüğünü söylüyorum. sakın giyme!!! yanına yedek gömlek götür, öle molası değiştir ama nolur atlet giyme :(

gömleğin içinden belli olan atlet her şeyi bitirir. bunu unutma.

zaten not düşmüştüm atlet mevzusunda :D. rahat olunsun.

gerçi atlet giymem demişsin ama söylemeden geçemeyeceğim. ben de atletten nefret eden biri olarak diyebilirim ki staj deneyimlerimle birlikte zorunlu olarak sıkıla sıkıla atlet giymeye başladım. birkaç gün çok sıkıcı olsa da sonrasında alışıyorsun. artık problemsiz giyebiliyorum :)eğer alternatif bulamazsan tavsiye edebilirim.

çok zor ya. giyemem, görüntüsü hiç hoşuma gitmiyor.

ne yazık ki rahatlık, ter emme ve bunaltmama konusunda optimum beyaz pamuklu atlet. diğer seçeneklerin çoğu ya boynu sıkıyor ya fazla sıcaklatıyor. alternatifleri denerken birer tane alıp rahat mı bakın, sonra ciddi yatırım yapın, bulursanız da marka model filan yazın buraya :)

Mümkünse, hele bu sıcakta, hiçbir şey giymeyin. 2-3 günde alışırsınız.

damat'mıydı artık tween'miydi neyse işte onlardan birinin hazırladığı takım elbisede bilmem kaç yanlış konulu ufak bir broşürde diyor ki atlet giymeyin v yaka sıfır kol bi sikim var ondan giyin diyo. haa bu durumda 2. düğme belki ama 3. düğmeyi unutacaksın. zaten ben hem 3. düğmeye kadar açayım hemi de alta bişey giyeyim diyorsan pazarcılık yahut minibüsçülük senin için uygun meslek olabilir :P

not: pazar ve minibüs emekçisi kardaşlarıma burdan selam ediyorum, art niyet yok olum.

parasız olması için tezli olması gerek, berbat not ortalamasıyla ve gereksinimleri karşılamadan giremezsin.

tezliler de paralı benim bildiğim hepsi

not ortalamanız felaket olabilir de ALES, ÜDS var mıdır? felaket kavramınız nedir yani kaç ortalama mesela? ALES puanınız 94-95 olduktan sonra ortalamanız önemsizleşebilir.

ales puanım 86 not ortalamam da 2.16 dipteyim yani

ya 86 iyi sanki, iyi bir dilin de varsa zorla ama tezlilere zor girmek

itfaiye - ulus - ankara

şişme deniz yatağı al 5-10 tl bişey..süper rahat.

deniz yatağı değil de şu şişme yataklar oluyor tvde falan gösteriliyordu, şişirme motoru var, yatak iki kişilik oluyor ve acaip rahat kuzenimde yattım birkaç hafta test ettim süper 100 lira civarıdır daha pahalı değildir.

@artieksi: En azından tip olarak yatağa benzemesini tercih ederim :)

@theos ek mekhanes: tv deki air-o-space sofa bed çok güzel evet ama 199 TL. Piyasada ucuza çakmaları var ve patır patır patlıyorlar..Kullandım biliyorum :)

tuzlu su olması sizin için elbette ki dez avantaj. Telefonu bu olaydan sonra çalıştırmaya çalıştıysan bir çok devre zarar görmüş olabilir. Ne yazık ki yenisini al deme ihtimali yüksek.

Servis su teması olduğunu anlayacaktır ve size şöyle diyecektir: "Board'unun değişmesi lazım!"
Bunun anlama şudur ki: Senin telefonunu yaparız ama yeni telefon fiyatına olur.

ek bilgi: suyla temas durumunda telefonu hemen kapayıp saç kurutma makinesiyle telefonu kurutmak sonra da bir tas pirincin içine koymak gibi babaanne yöntemleri telefonu kurtarabiliyor zaman zaman.

@andy kaufman 2

o yöntemle ne telefonlar kurtarıldı bu ülkede. pirinç yöntemi gerçekten efsane:)

suya maruz kalmış iki iphone biliyorum soğuk fön ve pirinç yöntemiyle kurtulan. ancak tuzlu sudan ötürü bozulan ve çalışmayan bir telefon biliyorum.

Yanıtlarınız için teşekkürler. Üçüncü taksidi ödenmemişti daha :/

www.mymemory.co.uk

vibe duo. 45-50 civarı. ses kalitesi iyi, dışarı ses vermiyor. iphone ve bb'de kullanma şansın var. mikrofonu da var.

sennheiser cx300-ıı lere bak

toefl genel olarak bir taktik sınavı oldugu için, toeflın kilit noktalarını bilmen lazım, o yuzden deneme testlerıne bi bak zaman tut ona gore calıs derim ben.

miss doğru söylemiş, toefl ingilizce seviyesi ölçmekten çok toefl'ın kurallarına uymana bakar.
örneğin listening'de "tree" duyduysan şıklarda "three" olur insanlar atlasın diye ancak doğru cevap "a plant" olur tree'yi niteleyen, yani duyduğunu aramayacaksın anlatmak istediğini arayacaksın gibi.

demek istediğim taktiklerini öğren, iyi bir kitap ve denemeler yeterli.

odtü'den 85 aldıysan ingilizceyi biliyorsun demektir. biraz listening biraz da speaking çalış sadece.

toefl'ın son entrisine baksana.

abi, listening'ime cok guveniyorum ya. prof'ta fulldu o kisim.

if u think u r really good at listening, then start to study speaking m8.

kenarında köşesinde bir şey olması ne demek oluyor. onu sen çok yanlış anlamışsın.

Arkadaşım bence sen daha kızlık zarı orada mı değil mi onu bile anlayamazsın ki gözünle, dikilmiş mi değil mi onu anlayasın. Hemen kapıdan girince kenarda seni mi bekliyor sanki?

anlayamazsın. vajina dış dudakları ve hal hareketler daha güzel ipucular verir.

pfff...

ah be abicim, hz. muhammet'in saklandığı mağaranın girişini örten örümcek ağı tarzı bişi arıyosun sen.
göremezsin ki?

eğer böyle bir bilgiyi cinayet suçlusunu bulmak için kullansaydın dipnot düşme gereği duymazdın eminim. yanlış anlamamak adına bu soruyu neden sorduğunu öğrenmek isterim.

fakat bekarete önem veren bir insansan, ama ilişkiye gireceğin kıza bu konuda güvenmiyorsan sen bitmişsin dostum.

Anlayamazsınız, elbette adli tıpçı/jinekolog değilseniz.

@trista: Bahsettiğin organlar da ipuçlarını saklayabilir, kolay estetikler var.

evet kenarında bandrol var eğer daha önce açılmamışsa o bandrol sağlam duruyor. abi yani kusura bakma da yani zaten kızlık zarını ne sanıyorsun hiç anlamadım. daha önce vajina gördün mü? emin değilim öyle bir zarı görme ya da anlama ihtimalin elbette yok.

sökülüp dikildiyse tekrar pot yapar o, ha konu o diilmiş pardon.

dikmeden önce teğelliyor doktor yeri belli olsun diye, sonra da makinada çift dikiş atıyor. bakınca tak diye belli olur, görürsün yani. bu sıralar duble paça yaptırmak moda.

yani sevişmeden kızın orasına nasıl o kadar yakından bakacaksın? bakire kız zaten baktırmaz kolayına. ha diyelim dişisin diktireceksin, o zaman anlaşılmaz diyeyim.

sorunun cevabı ise "yoktur"

ben anlıyorum, kontrol edebilirim.

Doktor anlayabilir, eğer doktor arkadaşın varsa bir hafta staj yap sen de anlarsın.
;-)
O değil de bu işin de cılkı çıktı... Ne etsek bilmiyorum, ne güzel vapurlar filan.

beyfendi merhabalar. ben size seçenekleri yazayım siz karar verin. kaç model olacağını söylememişsinz ancak ben ona da yardımcı olayım :)

1. kesinlikle tek ve inşaallah ilerde alacağım araç golf'tur. ancak 30000 tl'ye dizel ve yeni model bulamazsınız. modeli biraz eski ve benzinli olur. ama şiddetle tavsiye ederim.

2. toyota auris veya corollaya da bakmanızı öneririm. gerçekten harika ikisi de. auris'in içi inanılmaz geniş.

3. arabam yeni olsun (2009-2008) biraz da kibar olsun derseniz. öncelikle fiesta, daha sonra da polo'yu tavsiye ederim. ayrıca 30000. tl'ye dolusunu alırsınız.

4. seat leon ve ıbıza var. ancak benim çok hoşuma gitmiyorlar. yani vw ile aynı fabrikada üretiyolar diye duydum ancak tipleri çok hoşuma gitmiyor. tabiki karar sizin.

5. renault, peugeuot ve opel almanızı tavsiye etmem. neden diye soracak olursanız. zamanında babam ve abim çok kullandı bu markaları hiç memnun değillerdi.

yardımcı olduysam ne mutlu ancak. yakıt seçeneği ve boyutu söylerseniz daha çok yardımcı olurum. bir de araç alırken kilometresine iyi bakın bence. ikinci elde kilometre önemli kanımca. şimdiden hayırlı olsun.

alfa 147 alırdım ben, otomatik değil ama araba kullanırken aldığın keyif her şeye değer.

önce neler beklediğinize karar vermelisiniz.
herkesin konfor konusunda farklı beklentileri olabilir. kimi vatandaş bagaj hacmi arar, kimi arka koltuk diz mesafesi arar, kimi güçlü motor ister, kimi tasarruf ister, kimi sadece alım satımı kolay olsun, kimi de sorun çıkarmasın, beni taşısın ne yakarsa yaksın diyebilir. bunların hepsini bir arada verebilen araç bulmak imkansıza yakın.

otomatik vites tecrübeniz nedir bilmiyorum. ben eski tip otomatik vitesleri daha çok seviyorum. yeni tiplerde yakıt tasarrufu avantajı olabilir, ancak o işi çok karıştırdılar. corolla multitronic şanzıman hakkında pek iyi konuşmuyorlar, toyota'nın işe yaramaz bir şanzıman üreteceğini sanmıyorum, ne de vw veya diğer milyar dolarlık firmaların. bazı modellerde problemli üretim dönemleri olabilir, bunları iyice okuyup öğrenip beklentilerinizle karşılaştırın, sonra pişman olmayın. hill holder falan, detay gibi görünebilir ama önemli şeyler bunlar. fiyatı da etkiler tabii.

tecrübeme göre makyajlanmamış (2006 falan oluyor sanırım) seat leon fena değil.(makyajlısı kötü olmak zorunda değil, olsa olsa yeni tsi motorlar yüzünden birazcık daha pahalı olabilir.) 1,6lt 102hp vw motoru güzel. almak istediğiniz modele göre değişebilir ama bu fiyata donanımı zengin bir leon bulabilirsiniz. bagajı yeterli, arkası dar değil, yakıt ortalamalarda. arka cam biraz dar, doğru. kullandığım leon manuel şanzımanlıydı. otomatikleri konusunda bilgim yok, ancak az da olsa daha düşük performans ve birazcık yakıt tüketimi artışı beklemek mantıklı.

yine o yıllarda makyajlanmış (2007'de makyajlı satılıyordu galiba) yarı otomatik astra da fena değil. benim kullandığımda hill holder yoktu, ekstra olarak alınabiliyordu sanırım. motoru makyajlanmamış modelin manuel şanzımanlısına göre bile epey canlı. bagajı yeterli, hatırladığım kadarıyla arka koltuk diz mesafesi de iyi. güvenlik ve konfor donanımı yeterli. yakıt tüketimi de fena değil.
ancak makyajsız olanın manuel şanzımanlısını da kullandım ve performansını da yakıt tasarrufunu da kesinlikle sınıf ortalamasının altında gördüm.

renault megane hb firkimce çirkin bir araç. içinin rakiplerine kıyasla dar olması dezavantaj. güvenlik konusunda kendini kanıtladı, ancak elektronik konusunda kısa da olsa bir sabıkası olduğunu biliyorum. e 30,000 lira verip alacağınız araç da baz model olmayacak aksine içi elektronik oyuncaklarla dolu olacaktır.

hyundai düşünecek olursanız, bir de kia'ya bakın. hyundai amerika için kaliteli bir imaj yaratmaya çalışıyor, kia ise avrupa'nın üzerine daha çok titriyor gibi. almayı düşündüğünüz tip araçlarda kia, bu anlayıştan ötürü beklentilerinizi karşılamayı başarabilir.

peugeot 307-308 biraz hantal görünümlü geldi bana. citroen c4 çok daha dinamik, "ben hatchback doğdum, 10 yıl önceki bir modelin orasından burasından çekiştirilip büyütülmüşü değilim" der gibi bakıyor.

bir de, piyasanın hakimleri var. son baktığımda toyota ve volkswagen çıtanın yüksekliğini ve fiyat etiketini belirliyorlardı. bunların ürünlerini alırsanız, isimlerine de para ödersiniz ve bu küçük bir meblağ da değildir. ancak çok şanssız biri değilseniz, fazladan ödediğiniz paranın karşılığını hiç beklemediğiniz bir gün veya aracı kullandığınız her gün alabilirsiniz. birçok üretici dayanıklı ve kaliteli araçlar üretti. beş veya yedi yıl garanti veren de oldu galiba. ancak bir aracın gerçek yüzü zaten 5-6 yıl sonra ortaya çıkar.

en önemlisi de, güle güle kullanın.

mini kupır. bütün kızlar veriyo.

ikinci el dışında şöyle bir alternatifin var.

Astra HB Classic III 1.4i 16V - 90 HP Easytronic HB Essentia normal fiyatı 39.296 kampanya fiyatı 33.796

teşekkürler herkese öncelikle. 1.5 ay öncesine kadar 2008 Clio 1.2 Extreme (Quickshift) sahibiydim. 1.2lt ve 80hp'lik motorun bana yetmediğini düşünüp arabayı değiştrme fikrim varken, yaptığım bi kaza sonucu araba pert oldu ve bi nevi yeni araca vesile oldu.

Söylediğim gibi ilk aradığım şey performans; gaza basınca sağlam tepki veren, klima açıkken veya arabada 4-5 kişi varken yokuşun ortasında mal gibi kalmayan bir motor olmalı.

Aracın vites sistemi yarı otomatikti ve bu konsepte alıştığımı ve sevdiğimi söyleyebilirim(her ne kadar renault özelinde memnun kalmasam da). Arabaayı %99 şehir içinde(İstanbul) kullandığım ve sol ayağımı sevdiğim için otomatik/yarı otomatik tercih ediyorum.

ford focus'lar yazılmamış. bakılabilitesi yüksek araçlar bence?

Evet, şöyle yapacaksın:
T-Shirt'ü elbise askısına as, parmaklarına musluktan su al ve onu ter lekelerinin üzerine sür. Saç kurutma makinesiyle de kurut sonra. Bu işlemi her lekeye uygulayınca kaybolduğunu göreceksin.
Bu arada o lekeler tuz nedeniyle oluyor diye biliyorum, açık renk T-shirt giyersen sorun olmaz.

-Bekarlara yaşam kılavuzu, sayfa 67-68

@apc

dediklerini yapıyorum zaten başka önerin var mı ?

Ne yazık ki sarı saçlı mavi gözlü bilim adamları başka bir şey yapamıyor.

Valla Nivea silver protect diye bir deo kullanıyorum ter lekesi ve koku 0.. Denemeni tavsiye ederim.

roll on kullan. ama sürdükten sonra önce ellerinle koltuk altına iyice yedir (kurut bir nevi) sonra kuruyana kadar bekle biraz, hemen giyme tişörtünü. işe yarıyor! bu arada roll on bana kalırsa sıvı roll on olsun. ama rengi kahve rengi tonlarda olanlar yerine mavi tonlarda, olabildiğince şeffaf olanları seç. abartma ama git BİM'den al 2 liraya...

@JK, deodorantı tüm vücuduna mı uyguluyorsun? Ayiyogi her tarafında ter lekesi oluştuğunu söylemiş çünkü.

@Ayiyogi, o ter lekesinden kurtulmak mümkün değil maalesef. apc'nin de dediği gibi tuzdan kaynaklanıyor. ter uçup gidiyor, geriye beyaz beyaz tuz dalgaları kalıyor. berbat!

atlet giyin içinize ter öncelikle ona geçsin terledikçe değiştirin ? koltuk altı içinse adidas rollon kullanın kullandıktan sonra saç kurutma makinasıyla bi süre kurutun iyice yedirip ve kuruttuktan sonra gün içinde terleme sıfır oluyor.

renkliler için leke çıkarıcı deterjanların sıvı olanlarından (kosla var, domestos var vs., kaliteli birşey olsun yalnız, market markası olmasın yani) lekenin üzerine bir miktar döküp, 10-15 dk. bekletin, kurumayacak kadar yani, sonra durulamadan, olduğu gibi makineye atıp yıkayın. çok garanti veremiyorum ama en etkili yöntemin bu olduğunu düşünüyorum, çünkü normal toz deterjanlar bir işe yaramıyor bu lekeleri çıkarma konusunda.

deotak diye bir krem var, terlemeyi tamamen kesiyor. abartmıyorum tamamen. korktum bıraktım ben sağlıksızdır diye. istersen kullanabilirsin

atlet ve roll on diyorum.

bulunduğunuz şehrin antik çağdaki adı, sık kullanılan bir diş kliniği ismi formatıdır. izmirdeyseniz smyrna koyun mesela...

arthur dent

dentart nasıl?

dişediş bence süfer.

hepinize teşekkürler ..tektek mesaj çektim ama tknoloji özürlü biri olarak ulaşmamış olması ihtimali ile buradan da teşekkür etmek ,istedim..isimlerin hepsi de son derece yaratıcı...

dentart kullanılıyor ne yazık kiiii:(((((((((

muhtemelen bataryayı yamulttun ki bence ucuz yırtmışsın, benim arkadaş vaio laptopuna aynı şeyi yaptı makineyi komple bozdu.

evet krem peynir olabilir mesela.

krem peynirde de yağ var ama.

ne yapalım bunu buldum adam bizden yağsız yağ istiyor:)

öyle bi olay yok yahu, ancak tereyağı aromalı bir şey olabilir ama o "şey" ne olur bilemem.

:) evet yagsiz yag istiyorum

O dediğiniz şey çok para eder. Neden böyle bir şey istiyorsunuz onu söyleyin, alternatifleri söyleyelim.

(bkz: döner istiyorum ama dönmesin istiyorum)

yok sanırım o tür bir şey :)

diyet krem peynir?

diyet krem peynirinde de yağ var ki. lor peyniri var 100 gramında 3 gram yağ olan türleri de var ama sürmelik değil, yoksa vişne reçeli ile iyi gidebilir.

@paranormal: ya kilo problemim olmamasina ragmen salt yag yemek moralimi bozuyor. o yuzden sordum. hani yemesem de olur tereyagini ama tatli niyetine recelle falan cok guzel oluyo nalet.

kismen yagli lor biraz mantikli gibi geldi. en azindan nefsini koreltir insanin.

hacı tereyağ en yararlı besinlerden günde bir bıçak sürersen hiçbir şey olmaz. vücudumuzdaki yağ ile dışardan yediğimiz yağlar zaten tam da aynı şeyler değil. makarna yersen de yağ olur derler ama en temel sporcu besinidir. sadece yağlar yağ yapmıyor anlayacağın:) illa yağ yiyeceğim diyorsan tereyağ derim:)

light labne

"i can't believe it's not butter" diye bir marka var, bir google'layıp bakın; gelenden gidenden istemek çözüm olabilir.

dediğin gibi nur yağardı. gidene üzülme sevseydi gitmezdi, gelene sevinme o da başkasından geldi durumun var, istersen eğlen.

olmaz o iş

"Hayat bu, garip şeyler hep olur; neden olmasın; denemeden bilemezsiniz" tarzında dillere pelesenk olmuş düşünce patlaklarıyla olayları akışına bırakın derim.

aman etme deseler bile barışacaksın nasılsa, üç ay sonra kafanı duvarlara vururken de buraya yaz.

dene ya ne olucak bir kez geliyoruz şu hayata. başka kız bulamıyorsan dene tekrar. he olaz büyük ihtimal ama keşke demezsin en azından.

Bir iki şey daha ekleyeyim , ikimizin de yaşı 29 , bu ilişki erkeğin ilk ilişkisi değil , ilk uzun ilişkisi de değil , ilk cinsel deneyim yaşadığı ilişki de değil , unutamamasının sebebi ya da vazgeçmemesinin sebebi ; yaptığı şeylerden duyduğu pişmanlıklar yani şunu bunu yapmasaydım farklı olurdu bu ilişki düşüncesi , bu pişmalık aldatma filan değil abuk subuk şeyler , hala içimde bunları düzeltirsem nasıl olur düşüncesi de var ama eksik bir şeyler de yok değil.

şöyle düşünsek:
evlenseniz o seninle tamamen iyi geçinir mi? senin iyiliğini ister ve bunun için %100 çaba gösterir vs. mi? kısacası olması gerektiği gibi (normal kabul edilen,ortalama bir çiftten bahsetmiyorum) bir çift olur musunuz?

cevap "evet"se..."ne tekrar sevgili olması, evlensen yeridir" derim.
ama tamamen "evet" diyemiyorsan cevap olarak sen de farkındasın riskli iş.
ve zaten kim ne derse desin sen onunla tekrar beraber olacaksın, buradaki kimse aslında pek umurunda değil(umursamak istesen bile bu mümkün değil).

çık hacu ya çık. ne kaybedersin ki? olmadı 3 ay sora gene biticek. o 3 ayda yapacak daha iyi bir şeyin var mı? seviyorsan çık kardeşim...

asla böyle bir şey yapma. sonu kötü bitiyor.

@kobunder sorumun amacı sizin yazdıklarınıza göre ilişkiyi şekillendirmek değil , benim göremeyeceğim açıdan olaya bakmak yoksa tamamen haklısın yazdıklarında , sizin veya diğer insanların yazdıklarını kendimce yorumlayıp ona göre tartıp biçmek amacım.

1) 4 sene boyunca neler yaptığı sürekli aklını kurcalamayacak mı? ilişkisi nasıl bir ilişkiydi? başka yaşadıkları oldu mu? bunlar sürekli beyninde yankılanacak mı?

2) bunca zaman sonra ne değişti de geri döndünüz ki 4 sene birbirinizi görmeyecek kadar bitmişken her şey?

bence 5 yıllık sevgilini- ki bu hayatının 5'de birini kapsıyor ayrıldığın tarih itibariyle- tekrar görmenin heyecanını yaşıyorsunuz ikiniz de, sonuçta aranızda mazi var, tutku var, yılların getirdiği tensel ya da duygusal özlem var.

bence bu iş olmaz ama olmaz dememek gerek, ayrıca şunu unutma:


denemezsen hep aklında kalır ama denersen "denedim olmadı" diyebilirsin.

zamanında neden ayrıldığınız önemli bir soru bence. eğer onlar çözülmüşse ve atlatılamayacak bir şey değilse neden olmasın? çok daha kötü durumlara şahit oldum bunlara rağmen yeniden birleşmeyi denediler ve şimdi evlenmeyi düşünüyorlar. önemli olan iki tarafında şu anki hisleri, ve aradaki sorunların tekrarlanmaması. yoksa işi klişeye çevirip aynı derede iki kere yıkanılmaz demek çok kolay.. ama bal gibi de yıkanılıyor, sevgi işleri bu kadar basit bir mantıkta yürümüyor.

ama dediğim gibi bence önemli olan şu anda o zamanın hatalarını ve sorunlarını iyi tartıp şimdi tekrarlanmayacak olduğundan eminseniz başlamanız. ve tabii yenilerini eklememek adına diğer arkadaşların da dediği gibi, o aradaki yıllarda neler yaşandıyı sorgulamamanız. yaşanan yaşanmıştır normaldir. ama bunu sorun edecek yapınız varsa ikinize de zehir olur bu başlangıç.

kendinizi iyi tartarsanız doğru yolu bulursunuz derim.

29 yaş - 4 yıllık ayrılık - 5 yıllık ilişki = 20 yaş. ilk uzun ilişkim değil demişsiniz de 20 yaşından öncesine takıldım bir an. 15 yaşında felan başladı aşk hayatı galiba :) neyse konu bu değil de, yaptıklarından pişman olmakla onları bir daha yapmamak her zaman aynı şey olmayabiliyor ve düzelmek de öyle karar verdim yapıcam demekle olmayan bir şey. 5 yıl boyunca şans tanınmış ve olmamış bir ilişki var ortada, ikinci deneme neye yarar, onu da ancak zaman gösterir.

şunu unutmayın onun eskisi gibi ve sizin eskisi gibi olmayacağınız kesin. ayrıca birbirinizi iyi tanıdığınızdan, hoşunuza gidecek ve karşılıklı olarak birbirinizi arzulamayı öne çıkaran noktaları iyi biliyor olduğunuzdan şuan kendinizi çok heyecanlı hissetmeniz normal.
fakat bir süre sonra rutine bindiğinde ilişki yine eskide yaşadığınız sorunları yaşayacağınızı da unutmayın.
4senede insan olgunlaşır ama huyları değişmez.
bence yeniden beraber olmayı deneyin ama sonunda üzüntü yaşamanız mümkün olabilir.
hayırlısı olsun..

eskiden olsaydı şöyle derdim sakın ha.
Şimdiki kafamla şunu diyorum yaşamak istiyorsan yaşa, hata ise ders olur değilse güzel olur. Her iki durumda da iyi olur.

@theos ilk söylediğinde kesinlikle haklısın , her ne kadar kurcalamayacağım desem de mutlaka arada sırada karşıma çıkıcak bu durum. İkinci söylediğinin ise içeriği biraz farklı.

@clementine çözdüğümüze inandığımız için tekrar konuşuyoruz ama ne kadar çözüldü , ne kadarı atlatıldı bilemiyorum , korkularımız var hala biliyoruz aşabiliriz ama korkmaktan alamıyoruz kendimizi , henüz çok dile getirmiyoruz bu korkuları zamanla aşarız diye ama bilemiyorum.

tahmin edebiliyorum korkularınızı, zor bir karar ikiniz için de. ama şu da var her ne kadar yine eski sorunların yaşanma ihtimali yüksek olsa da şu noktadan sonra eğer denemezseniz, hep bir keşke kalacak, acaba diyeceksiniz nasıl olurdu.. o yüzden de denemekten başka şansınız bence yok. hep bir soru vicdan azabıyla yaşamaktansa, biraz tedbirli davranarak , hemen bağlanmamaya özen göstererek denyebilirsiniz. ama olmama ihtimali de hep kafanızın bir kenarında olsun ki öyle bir durumda daha kötü bir duruma gelmeyin. bunu yeni bir başlangıç değil de gerçekten bir test sürüşü gibi alın bence:)

bir de bazen hakkaten bu kadar kafa patlatmaya değmiyor, biraz da aman ne olursa olsun be deyip içinden geleni yapmalı insan. bir kere geliyoruz hayata di mi?

Olur o iş yeniden başlayın bence, kendini çok daha iyi hissedeceksin belliki sende olay bitmemiş buralarda bile yazıyorsun eninde sonunda bitermi diye düşünmek çok saçma yaşadığın an kar işte.

Gayet de güzel olur. Çok var böyle.

olurr. bal gibi olur hem de.

4 yıl sonra yeniden bulmuşsun. kaçırma. çok pişman olursun.

Gittiği yere kadar yolu var. Sen 4 sene kimseyle olmamışsın. Onunkini de görmezden gelerek devam et. Pişman olursun. Kafanı duvarlara vurursun devam etmezsen söylim.

(bkz: #9522885)

suyu yumuşatmak için, kirece karşı falan da koruyo.

kullanmasak bır sey olur mu?

ben de merak ediyordum. geçende makineden iki kez üst üste bardaklar beyaz tortulu ve tabaklarınyüzeyinde hafif pütür görünce önce parlatıcıyı unuttuğumu düşündüm, parlatıcı işe yaramadı, sonra da tuzu takviye ettim. sorun kalmadı. sanırım kireç doğrudan yıkadığımız şeylerde tortu yapıyor tuz olmayınca. ama hangi periyodla koymak gerektiğini bilmiyorum.

eğer oturduğunuz bölgenin suyu kirecli değilse yumuşak ise kullanmaya gerek yok ama misal istanbul' da oturuyorsan her sefer kullanacan illa.

şimdi su kireçli değilse kullanılmıyor, misal ben kullanmıyorum, ha şöyle oluyor, tuzu dolduruyorsun lakin kireç olmadığından o tuz eksilmiyor. ışık da yanmıyor.

bununla beraber kireçli bölgede olan arkadaşlarım da kullanmıyor bi skim olmadı afedersiniz, bence hikaye, o tuzlara 5 yıl para vereceğinize makine 5 sene sonra bozulsa dahi yeni makine alırsınız o para ile neredeyse. bence calgon can çekişiyor insanlara kireç çözücü kullandırmak için.

oncelikle i-phone diye birsey yok, varsa da cin malidir o. ayrica ne amacla aldigini yazmamissin oyun mu oynayacaksin, sadece alo diyip mesaj mi yazacaksin, internete mi gireceksin vs.

asgari ücretin neredeyse üç kati

yazlışı çok mu önemli bilmiyorum ama apple iphone'u kasdetmiştim. oyun falan oynamıyacağım ama mp3player olarak da kullanmak istiyorum. nete falan girmek istiyorum...

iphone fotoğraf çekemiyor ve ön tarafında kamera yokmuş sanırım. bunlar kötü özellikleri diye duymuştum.

bır kere, ınternet paketı almazsanız iphone kullanmak sacma olur. eh, dagın basında bıle ınternet kullanmak hos oluyor. baglantını laptobuna aktarıp ınternete gırmek de guzel bısı. pek cok acıdan kolaylık saglıyor. herkesın dusuncesı farklı ama iphone var, bı de dıgerlerı.

ben de yeni telefon almak üzereyim. en büyük kıstasım maillerime efendi gibi ulaşıp yönetebilmemdi. külüstür blackberry'm öldü.

iphone mu blackberry mi savaşını iphone kazandı.

insanlara çok basit gelebilir belki ama, uygulamalarından birisi yer-yurt tespit ediyor, kocamda da var iphone ve ben zırt fırt kaybolan (yaya, taksiyle, herhangi bir semtte) bir insanım..o da, bana (ya da taksi şoförüne) uzaktan müdahale edebileceğini gördü--denedik hatta. dengeleri neredeyse kendi başına bu uygulama değiştirdi. mutlaka birilerine komik gelebilir--ama bir gün benle kaybolun bakalım nasıl oluyor. neyse--umarım faydam dokunmuştur.

"biri hata yapsın da hemen ezelim" diye geziyor insanlar resmen, amaç sanki soru cevaplamak değil. sanki neyi kastettiği anlaşılmıyor ya da dünyanın en büyük hatasını yapmış da hemen ukala ukala laf çarpıtmalar, neyse.

iphone'u gördüğüm kadarıyla muadillerinden ayıran çok başarılı olan dokunmatik ekranı. telefonla hemen bütünleşiliyor. önceden kullandığım lg prada'dan sonra iphone'un dokunmatik ekranı müthiş gelmişti bana.

bunun dışında estetik, arayüz çok güzel. piyasada daha iyi özelliklerde pek çok telefon eminim ki vardır ama bunun kullanım rahatlığına erişirler mi bilmem.

hava atmak için alınan bir telefon olduğuna katılmıyorum, ciddi ciddi şu an neredeyse herkesin elinde iphone var, yani hiçbir seçkinliği yok. ama insan kullanırken keyif alıyor, her şey nesnel özellikler ya da kağıt üzerindeki veriler değil kullanırken keyif alınan bir ürün olması çok önemli.

fotoğraf çekiyor ama çok iyi değil. 3mp'lik flaşsız vasat bir kamerası var.

cedilla, haklısın. navigasyon/harita özelliği mükemmel bişi. gideceğin yerı bılmıyorsan muthıs yardımcı.

geçen gün teknosa'ya gittim satıcı kadın (bilmiyorum kendi ürünü olduğundan mıdır) samsung'un yeni çıkardığı ürünün wave sanırım iphone'dan daha ii olduğunu iddia etti. samsungları genel olarak şarjı az giden ve ses çıkışları rezalet olan bir ürün olarak biliyorum ama?

içinde android işletim sistemi bulunduran telefonların markaları neler?? ii modeller hangileri ???

bütçe sıkıntın yoksa hiç düşünme iphone al.

direk HTC al iphone bile altyapisini bunlardan çaldı.

www.htc.com

ben daha yeni android lg gw620 aldım teknosadan. ne derece doğru bilmiyorum ama türkiyede android markete izin verilen tek telefon buymuş dediklerine göre.
onun haricinde turkcellin android samsung kampanyası vardı. orda da gerçekten yazıyordu, android markete trde izin verilmemektedir bu bizimle ilgili değildir vs diye. ama sanırım yine de bi şekilde giriliyor.

bir de türkiyede satılmayan ama gittigidiyor, dogubank vb yerlerde bulunabilecek htc nexus one ve motorola milestone var benim bunu almadan önce almaya karar verdiğim telefonlar olarak.

ben riske atmak istemedim, gittim teknosadan garantili marantili, turkcelle de bel bağlamadan bunu aldım. daha çok yeni ama kullandıgım kadarıyla memnunum.

android market'e kimileri izin veriliyor diyor nette bilen bir arkadaş varsa buraya olayın doğrusu yazarsa sevinirim...

kullan gitsin. yine cevap verme.

bence deymez. kullanma sittiret.

bosveeeer.

evet kötü kadınlıktır.

ben erkek olduğum hâlde bunu yapmazdım. Kendime yediremezdim. Erkeklerin bu tür konularda daha az detaycı oldukları söylenir. Bu yüzden "ben erkek olduğum hâlde" ile başlayan bir cümle kurdum.

kullan, cevap verme elbette.

ha kullanmayacaksan da buraya yaz, o adamın ihtiyacı yokmuş demekki.

sokakta adamin teki sana yavsasa, yuz bulamayinca para vermeye kalksa, yuz vermeyecek olsan bile verdigi parayi alir misin?

ihtiyacım da var da yazık lan sanki?

bak ya kullanayım mı die sormus... cık yakıştıramadım... bu soru bile kötü bence... sittiret tuşuna bas hemen.
hemen dedim bak kafandaki şeytani uzaklaştır olmadı mate çayı koy kendine... yüz metre antremanlarına başla.

kontörü kullandıktan sonra cevap vermeyerek kurtulabileceğini mi zannediyorsun? bence o kontörleri günde yüz kere mesaj yollayarak burnundan getirir.

tamam tamam vazgeçtim, arkadaşımdan mesaj atıp, istemediğimi söylicem, bi an şeytana uyacaktım, sağolun varolun sevgili duyuru ahalisi...

kürfet

iki gün sonra sana kötü bir davranış ve yaklaşımda bulunur sonra "ama gönderdiğim kontörleri kullanmayı biliyordu" diye sağda solda anlatır yine kötü duruma düşen sen olursun, ayrıca üç kuruşluk kontör için bu kadar ucuzlaşmaya değmez.

Arkadaşından mesaj atıpta arkadaşının numarasını öğrenmesi sence mantıklı olur mu? Onuda rahatsız etmeye başlarsa şaşırma.

yau bi an arkadaşların gazına geldim, salak ya kullan işte hakediyo falan dediler... neyse cevap vermicem hiç, bi süre sonra vazgeçer heralde... ama bu nasıl bi terbiyesizliktir yaa... ben iş başvurusunda bulunuyorum adam telimi alıyo, yavşayıp duruyo, günde 10 mesaj...
lan şimdi de gelmiş, "çok sessizsin" diyo töbeee többeeee...

verdiğin karara sevindim.

kullanmasan da kullandığını düşünür bence. böyle adamlar psikopat olur, fazla ileri giderse savıclığa ver direkt.

mesajlar kesilmezse topla duyuru ahalisini dövdürt kasdkasd

ahahah.
neyse 3-5 mesaj daha attı, çaldırdım aradı, iyi bi azarladım, özür diledi ve kurtuldum sanırım...

adam seni kolay lokma sanmış. parası da var demek ki ilginç taktik kaç para kontör şifresi o kadar paraya bedava sevişme şansı.
ayıp yani. istanbul'da olsam telefonunu gönder arayım pezevengi derdim de yurtdışındayım üzgünüm. savcılığa veriyorsun çok güzel oluyor.

el-ayak koordinasyonu önemli. yani ayak ile farklı bir kumanda verirken el ile mantığına ters gelse de farklı yönde bir kumanda vermen gerekiyor, o tarz bir şey bulabiliyorsan öyle hazırlan. çok da hazırlanman gerekmiyor, çünkü zaten eğilimin var ise yapıyorsun yoksa yapamıyorsun benim gözlemlediğim o oldu,çalışıp yapanlar çok iyi sonuçlar almadılar.

juggling yap

krep icinde muz dilimleri ve nutella.

yakınlarda büfe varsa git 2-3 tane (artık kaçtaneyle doyarsan) goralı al.

@kayranin kedisi,

güzel fikir aslında waffle tarzı olur ama tatlı olur o genelde sabah sabah hiç cezbetmedi..sağol yine de..

@pposeidon_1,

mersinde olmaz o tür şeyler :)

yanında soguk sütle güzel oluyor. süt o tatlılıgı bastırıyor.

öğlen olmuş zaten. sabahlık tarafı kalmamış.

yer de mersin ise, waffle tarzı da cezbetmediyse, goralı da yoksa,

tabii ki tantuni.

kayranin kedisi,

sütün kokusundan bile midesi bulanan biriyim..ama tatlı olarak fikrin güzel..yemeğin üstüne denenebilir :)

kibritsuyu,

daha dün tantuni yedim yaa..o da hiç cezbetmedi..

en iyisi ben migros,bim tarzı bir yere girip bakayım neler yapabilirim diye..

hacı mersin dememişsinki ama :)

şöyle yap, bi patates al (evde vardır heralde) kçük küpler halinde doğra kızart sonra üzerine yumurta kır sarıları tam pişmeden(eğer seviyorsan tabi) ocaktan al. çatalsız ekmeği bandıra bandıra yi. afiyet ossun.

bime gidiyorum..dondurulmuş ürünlere falan bakacam bir..belki bulurum bir şey..şöyle güzel bir sandviç falan :)

teşekkürler fikirler için..

bu arada başka fikirler varsa yazın yine ben yarın da böyle hissedecek gibi hissediyorum şu anda :)

mayonezli makarna salatası.

ama sen de hiçbişi beğenmiosun ki ya benim canım çekti tok halimle okuduklarımı.

sana tavsiye, git güzelinden %100 dana sosis al, ketçap ve salçalı suda pişir, sandviç ekmeği içine hardal içine sosisler, üzerine kendi yaptığın ya da aldığın rus salatası, en son barbekü sos sık.

olmadı mı, polonez'in baton sucukları var, büyük büyük çiğ yenebilenlerden. ince ince dilimlet onlardan, sosis yerine onlardan döşe.

knorr çorba+ makarna + makarna sosu(mantarlı) ve patates püresi hazır bi de yanına cordon blue al. hazırlamak 20 dakika yemek paha biçilemez
7-8 lira

pozcudaysan ara salih ustayı tantuni getirsin öğlen olmuş zaten. 328 87 83

Ama benim tavsiyem de krepten yana
10 dakika içinde hazır oluyor zaten.

2 tane yumurta
yarım litre süt(2 bardak)
1 tatlı kaşığı tuz
1 tatlı kaşığı şeker
3 bardak falanda un koyacaksın. sıvı katı arası olacak. (pekemezden daha cıvık)

teflon tavaya döküp tavayı titret. yuvarlak şekilde genişler o... o yüzden biraz sıvı olsun diyorum

10 dakika da 8-10 tane yapmış olursun. 2 kişi öküz gibi doyar. üstüne de pınar beyaz sür... tadından yenmez :D


edit-1: yazdığın mesajlardan erkek olmadığını anlıyorum ve tantuni seçeneğini iptal ediyorum. onun yerine alda veya bim de bulunan haır shinitzel tavuklar var, onlardan alıp yanına ince ince domates dilimle. bir çay baradağı kadar piav hazırla yanında da ice tea veya soğuk bir kola iç. baktın hiç biri kesmedi. umut patiseriye gidip çok güel sandwichler alabilirsin. bu benim dünkü kahvaltımdı.

edit-2: duyuru ahalisinin çoğu mersinli anladığım kadarıyla.

krep için içine birazda ( 1 çay kaşığı) karbonat koy puf puf daha kıvamlı olur :) ha mersindeysen öyle yiyebileceğin çok farklı birşey yok... mezitli tarafındaysan babildeki pizza pizzada soğan halkalı bişey sipariş edince adam o kadar tavuk kanadı getiriyor(soğan halkaları kalmamış) ben pazartesiye kadar sömürücem yani... :)

cevaplar icin tesekkurler millet..bugunu tantuni ile hallettim ama fikirlerinizi diger gunler icin sakliyorum..gercekten guzel fikirler..

bu arada bayan degil erkegim :)

hayır. ama buzluğa at orada sürekli dursun, en iyisi budur.

Aynı şeyi ben de yapıyorum, hiçbir şey olmuyor merak etme. Cam kenarına koyma tabi, güneşin altında durmasın.

en soğuk yere koy.

içeceğin bardak da en soğuk yerde onunla birlikte eşlik etsin.

bir de öyle iç bakalım :)

Tam olarak sarapla marine olmayabilir ama ben su sekilde yaparim kirmizi eti, cok da lezzetli oldugunu soylerler. Bir kabin icine gerekli baharatlari(burasi damak tadina bagli, kimyon,karabiber,tuz kesin olmasi gerekenler, ama istege gore kekik,biberiye,beyaz mantar kurusu,sarimsak tozu gibi baharatlarda ekleyebilirsin) koyup, ayri kapta rendeledigin domatesleri, biraz salcayi ekleyip hepsini karistir, icine biraz kirmizi sarap karistir(cok koyma, sulandirmak icin simdilik, asil sarabi pisirme esnasinda kullanacagiz), etleri bu karisimin icinde 2 saat beklet(onceki aksamdan koyup tum gece bekletirsen daha leziz olur), sonra kizgin teflon tavada pisirmeye basla, biraz pisince yarim cay bardagi sarap ekle, pisirmeye devam et
isin puf noktasi, pisirme esnasinda sarap katarsan yuksek isidan dolayi sarabin alkolu ucar, sadece sarabin tadi siner etlere, ama sos marine sirasinda daha cok sarap koyarsan et bunu ceker bambaska lezzet olur, tamamen damak tadina kalmis.
kullandigin sarap tadi direk etkiler, 5 milyonluk sarap kullanirsan sirke etkisi yapar, tavsiyem TR'de oldugunu varsayarak guzel bir doluca karma shiraz okuzgozu eklemen, baharatsi notasi agir bastigindan guzel bir tat veriyor ete.

marine etmek benim bildiğim dilimlemektir. eti şarapla pişirmek ya da terbiye etmek olmasın?

desdinova, evet olabilir, bilgin var mi acaba?

ne alaka dilimlemek olur mu, marine etmek tam da weatherlight'ın açıkladığı gibidir.

rayban falan değil, rey ben.

rey ben değil,ray ban.ray ışın,ışık anlamında ban ise bildiğin banlamak anlamında diye biliyorum ben.

@pazu, "ray" ile "ban" nasil okunuyor ki zaten de reyben degil?

harbiden ya :S rey ben diye okunmuyor mu? benim de aklımı karıştırdınız.

"reban" diye okuyor frankofonlar

reey beean
kaynak: seslisozluk.com - ray ve ban ayrı ayrı aratılır, ayarlarda "sesli" seçimi unutulmaz.

google translate reyben diyor

x-ray dediğimiz şeyi nasıl okuyoruz?? iks-rey değil mi, yani iks-ray diye bir kullanım yok..

peki yarı türkçeleşmiş ve internette sıklıkla kullanılan ban kelimesini nasıl okuyoruz, yazıldığı şekilde ban diye, banlamak filan..

o zaman şöyle diyoruz, reyban..

illa amerikanlar gibi seslendireceğiz diye bir kural yok. birçok ürünün adı biz onu nasıl kolay seslendiriyorsak öyle kalır. simens zaymıns örneğinde olduğu gibi..

amerikan markası olduğuna göre, o dildeki gibi okunmalıdır. açık e ile (a e arası bir ses) rey ben.
türkçedeki kapalı e ile değil.

zaymıns da denmez zaten
siimenz denir). :)

zaymıns diye amerikalı der. :P

sanki amerikalılar bizim bir markamızı türkçedeki gibi seslendiriyorlar. her ülke bir makayı kendi sesletim özelliklerine göre seslendirir. bunu bilmek için allame olmaya gerek yok. türkçede bizim kurallarımız geçerlidir, amerikalılarınkiler değil..

ve ayrıca türkçede kapalı e diyerek çoğunluğun bilmediği, bu nedenle a ile e arasındaki bir ses olduğunu sandığı bir sesi örnekleyemezsiniz. kapalı e sesi bir morfemdir ve arkaik bir sestir. günümüz türkçesinde karşılığı olmayan bu sesle herhangi bir sözcük sesletilemez. günümüzde çok az sayıda türk topluluğu bu sesi kullanır ve onlar da yabancı sözcükleri sesletmek için değil kimi anlam ayırtıları üretmek için bunu yaparlar.

bir markanın adını doğru telaffuz etmek istiyorsan, üretici ülkenin koyduğu adı söylemek durumundasın.
bunun türkçe kuralı ile ilgisi yok.
türkçe bu okunuşu bozuyorsa, okunuşun doğru! olduğu anlamına gelmez.
yabancı kelimelerin nasıl okunacağına dair türkçemizde "yazıldığı gibi okunur" kuralı vardır. bunun için de aynı şekilde "okunduğu gibi yazılır" kuralı olmalıdır. vardır ama uygulanmaz. çünkü global dünyada markaları yazıldığı gibi yazmak zorundayız.

bir marka! için bunlar geçerli olamaz.
mesela hintliler ülkelerine baharad diyor
biz hindistan diyoruz.
bu tip şeylere "transliterasyon" denir.

markada transliterasyon yapmak da öyle kolay değildir.

şarja herkes şarz zarş zarş bile dese
o şarj diye okunur :) fransızcadan edindiğimiz bir sözcüktür. kapiş :)


bu işin en iyi çözümünü japonlar bulmuştur. yabancı kelimeleri yazmak için başka bir alfabeleri vardır. bu sayede hangi laf japonca diildir bilirsin bunu. okunuşu da dilleri döndüğü kadardır. çünkü l harfi gibi bazı sesleri kullanamazlar, çünkü dilleri (ağzılarındaki dil yapısı) buna uygun değildir. aynı bizim gibi. :)

ben her markayı her lafı doğru okuyorum of ne müthişim gibi bir iddiam yok, yanlış anlaşılmasın, ben bildiklerimi söylüyorum.

aynı tartışmaları arkadaşlarımla da yapıyorum.
mesela türkçede bildiğimiz bazı laflar, kendi dillerinde çok farklı yazılıyor.
aziza mustafa zadeh örneği
bildiği azize mustafazâde olmasına rağmen yazıldığı gibi okuyoruz, h yi vurguluyoruz.

bunlar karmaşık durumlardır netekim, "herkes böyle okuyor, doğrusu bu" diyerek genelleme ile çözülemez.

transliterasyon bir dildeki sesi başka bir dilin alfabesine aktarmaktır, yani sesletimi en yakın biçime getirmektir: bu anlamda transliterasyon sizi değil beni destekler.

şimdi o kadar çok örnek var ki.. volkswagen firması bunun reklamını bile çekti. yaklaşık olarak folksvagın (çok sayıda uzatma ve vurgu-tonlama var bu birleşik sözcükte) okunan bir markanın adı öylesine uzak geldi ki türkçeye, insanlar vosvogen, volsvagen ve hatta vosvos diyerek yerelleştirdiler bu markanın adını.. önemli olan nasıl okunduğu değildir zaten.. yazımı standart olduğu sürece sesletim bölgeden bölgeye, hatta küçük gruplardan kişilere kadar küçük ölçeklerde değişebilir.

yav sen istediğin kadar değiştir.
yine de folksvaagın diye okunur doğrusu. çünkü folks adam demektir vagın da araba, araç, eski tip atlı araba bile demektir. bunların anlamını bilirsek, söylememiz daha kolay olur, çünkü yabancı dillerde çoğunlukla okunuş türkçeye uymaz. onlar da okudukları gibi yazar, ama aynı sesler için farklı heceler türetmişlerdir, ay yordun beni :)

arkadaş da "doğrusu" nedir diye sormuş?
eh doğrusunu en iyi üreten ülke bilmez mi?

bir alman gelse folksvaagın okunur dese, ona hayıııırrr biz vosvos diyoruz öyle diycez daha çok hoşumuza, kolayımıza gidiyor mu diyeceksin?

isteyen istediği gibi okusun, iletişim gerçekleşiyorsa benim için sorun değil. dil, insan kadar canlı bir organizmadır, değişimlere açıktır. :)
ama bu doğru okunuşu de-ğiş-tir-mez.

umarım anlaşırız, çünkü aynı şeyden bahsediyoruz.

bak mesela örnek vericem
matmazel diyoruz di mi
mademoiselle diye yazılır.
kimse ma-dem-o-i-sel-le diye okuyor mu?
hayır
matmazel diye okunuşunu söylüyoruz di mi?

senin bu dediğin
ma-dem-o-i-sel-le diye okumakla aynı kefede oluyor. anlatabildim mi?

bakın yine aklınız karışmış.. aziza mustafa zadeh diye yazıyor çünkü uluslararası bir sanatçı kendisi.. batı dillerinde doğru seslendirilebilecek tarzda yazmaya çalışıyor.. bizim dilimizde zadeh'in karşılığının olması o adı dilediğimiz gibi sesletebileceğimiz anlamına gelir ancak yazmak istersek zadeh yazmak zorundayız.

her konuda bilgi sahibi olunabilir ancak dil konusunda çok kapsamlı bir altyapı gerekir. ben türkçenin filolojisini okudum. bunlar çok karışık durumlar değil.. yalnızca çok uzun bir sürece yayılmış, geniş bir coğrafyanın olağanüstü bir verimidir türkçe..

volks adam değildir.. volk halk demektir.

kardeşim ben de uygulamalı dil okulu mezunuyum yani ne var? sidik mi yarıştırıyoruz?




aklım filan da karışık değil.
arkadaşımla bunu tartışıyoruz dedim
ben de senin dediğini savunuyorum ona karşı. kadın adını nasıl söylüyorsa biz de öyle okumalıyız diyorum. ve emin ol kadın adını aziza mustafazaade diye okuyor çünkü adı azize mustafaoğlu :)
amerikalının avrupalının dili buna dönmüyorsa sorun kadının adının okunuşunda değil, okuyamayanlarda.

halk dediğin de adamlardan oluşur
folk diye tek kelime ile kullanırsan ingilizcede adam demektir, aynı kökten gelmedir
almanca bilmediğim için sana sözlük karşılığı veremediğimden kusuruma bakma :)


kapsamlı altyapının hası bende.
gel güçlerimizi birleştirelim voltran olalım :)
bu konuyu da tatlıya bağlayalım.
nasılsa engin bilgimizi tüm duyuru ile paylaştık di mi :) artık ben çekiliyorum bu tartışmadan. çünkü karşıt görüşlerde değiliz, tartışmanın anlamı yok.

ayrıca bana türkçeyi övmene gerek yok.
anadilimi en az senin kadar seviyor ve korumak istiyorum ben. :) reyben okuyunca türkçeyi korumuş olmuyosun yalnız bunu da belirteyim de.

şimdi tümden gelim yapsak...

iddianız yabancı markaların yazıldığı şekliyle türkçe okunması mıdır? yoksa halkın ağzı nasıl alıştıysa öyle okunması mıdır?

eğer ilkiyse zaten çok saçma, mcdonalds'ı nasıl okursunuz merak ediyorum.
şayet ikinciyse, rayban'ın rayban olarak okunuşunun oturduğunun kararını siz mi veriyorsunuz, ya da kim veriyor? ben hayatımda rayban diye okumadım mesela.

sizin türkçe konusunda engin bir bilginiz yok.

dil üzerine yaptığımız her akıl yürütme türkçemizi biraz daha açımlar, geliştirir. tartışma için teşekkür ederim.

@desdinova

ben "ray-ban okunur" demiş miyim hiç?

iyi de :)
ray banin doğru okunuşu ile ilgili türkçe konusunda engin bilgi sahibi olmak gerekmiyor ki?
ingilizce telaffuz bilsen yetiyor.

sen engin türkçe bilginle hayatına devam et.
ben ray ban demiycem :)
rey ben diycem. türkçedeki kapalı e ile :)
ray ban diye de yazıcam.

amma tartışmaya dönmüş okumaya bezdim, kendi cevabımı vereyim.

memlekette herkes ingilizce bilmiyor. bilmek de zorunda değil. üstüne üstelik forum kültürü gibi bir kültür var ki ingilizce bilmeyenlerin, bilse bile çoğunluğa kapılıp bildiğini bile unutan bir çoğu okumayan yazmayan bir güruh var.

doğru okunuşu rey ben şeklindedir. tam e değil ama a ile e arasındaki bir ses ile. raey baen gibi.

ray ışın demektir. x-ray'de olduğpu gibi. rey diye okunur. ban engellemek demektir. ben diye okunur. ama tabi kamera anlamına gelen cam kısaltmasını forumcular kem diye okumaz. yazıldığı gibi "cam" der. mikrofonun kısaltması olan mic kelimesini de mik, mayk falan diye okumaz, yazıldığı gibi "mic" derler. dolayısıyla bu adamlar engelleme anlamına gelen "ban" sözüne de "baen" demez, doğrudan "ban" der. oyundaki bölümlere levıl değil, level derler. açık arttırma sitesine iibey değil yazıldığı gibi ebay derler.

o yüzden ray-ban markasını da rey ben diye değil ray ban diye okurlar. çoğunluk böyle okuyunca da şüpheye düşersin doğru okunuşu bu mudur diye.

efendim

örneğin
mısır'a biz mısır deriz.
ingiliz egypt der.
mısırlılar da mısr der.

sen mısır'la ilgili türkçe bir yazıyı ingilizceye çevirirken egypt yazarsın.
bu durum özel adların transliterasyonu, yani bir dilden diğerine aktarılmasıdır. her ülke özel adları kendine göre benimser. ancak bu durum markalar için geçerli değildir, çünkü adı üstünde markanın ismi dünyanın her yerinde aynı yazılmalıdır ki marka olsun.

bir sefer daha bu durum tartışıldı duyuruda.
eskiden yabancı isimler türkçeye okunduğu gibi aktarılırdı. ankara'daki can f. kenedi caddesi tabelasını görüp "can" adına gülenler bu duruma şahittir.
ama artık o devirler geçti. özel isim ve marka adlarını (türkçe'de karşılığı kalıplaşmamış ise) uluslar arası normlara göre yazıyoruz. (yani ingilizlerin okuyabileceği şekilde)

mesela eskiden gazetelerde, kitaplarda vaşington yazarlarmış. rastladığım bir laf. veya şikago.
artık böyle yazmıyoruz maalesef.
washington'dan bildiriyor diyoruz.


mesela ben de yabancıların "turkey" demesine karşıyım. türkiye desinler istiyorum. ama yaptırım gücüm nedir? 0

bu da böyle bir tespit. belki meramımı anlatabilirim diye.

ray-ban diye okuyana bir şey demem. madem transliterasyon var diyorsunuz bakın bakalım yabancılar türkçe insan isimlerini, yer isimlerini nasıl okuyor?

rey ben diyorum. isteyen istediğini der.

galat-ı meşhur lügat-ı fasihten evladır

Yahu ne uzatmışsınız okumaya gözüm korktu. Ara youtube'dan falan bir yerden bu markayla ilgili reklam olur ropörtaj olur, bul konuşan birisini, nasıl telaffuz ettiğine bak olsun bitsin.

@esref: ben de öyle biliyordum, o da hemen hemen aynı şeyi söylüyor fakat böylesi de varmış. bu durumda hangi şekliyle daha çok kullanılıyorsa o yeğlenmelidir deyip müthiş bir tutarlılık örneği sergileyeyim bari :)
bir de fotoşop-fotoşap var. fotoşap ve nayki aynı cümle içinde kullanılanda çenede kırılma etkisi yapıyormuş.

yazılanalrı okudum ve budnan sonra stek havs a steak house dicem.

olayın iki yönü var:

1) o markanın kendi dilindeki okunuşu.

2) o markanın-ki bu genelde global markalarda çok yaşanır ve reklamlarında bile yansıtılır- yerel pazarlardaki tüketicilerce farklılaştırılmış okunuşları.

ingilizcede okunuşunun bir tartışması olmaz, açılır bakılır "ray ban" nasıl telafuz ediliyormuş.

onun dışında pek çok marka türkiye'de orijininden farklı telafuz edilir. lamborghini'ye "lamborcini" denir örneğin, ve sayısız örnek, aynısı diğer ülkeler için de geçerli. o dile artık yerleşmiş şekli belki orijinal okunuşu değildir ama artık o şekilde kabul edilmiştir.

kimse livaysa levi'z de demiyor.
halbuki adamın adı levi. livay diil. :) eğlenceli örnekler bunlar üstelik türklerle ilgili de değil. amerikan markası, amerikan malı. ama kendi markasının adını esasına göre yanlış okuyor. her an olabilen bir durum. hehehe

birşeyi çok kişinin yapması, o şeyin "doğru" olduğu anlamına gelmez. ve genel geçer bir kural olarak görülemez tabi bu yüzden.

benim rey ben denecek diye inat ettiğimi sananlar avcunu yalasın.

rayban diye okurum.

nayk degil de nayki diyeni de ortamda barindirmam. dovebilirim bile, gucum yettigince.

amma konuşmuşsunuz lan rey ben işte. ingilizce bilmeyen eski topraktan bu yana gelen bi mallık sonucu ray ban diye oturmuş oggadar.

@kediebesi: (bkz: `evla`) (bkz: `yeğ` )
tercih etmek, üstün tutmak vs. var ama hiç "doğru" göremedim ben burada, nereden çıkmış acaba, allala?

ya "timberland" tarzı ama bükülebilen ince tabanlı dersen anlar hepsi.

timberland tarzi derdik biz eskiden.

herhangi bir flo mağazasında envai çeşidini bulabileceğini zannediyorum.

comfort tabanlı timberland modeli. yumuşak taban diyebilirsin. flo da flexall markalı ürünlerde bu çeşit olabilir. greyder e bakmanı tavsiye edebilirim.

hotiç te güzel modelleri var. adını bilmiyorum

aynı piçlerden bende de var, duvarlarda bir sürü, çöpten mi türüyorlar dedim yok, tüm gıdalara baktım yok.

iş yerinde de rahat yok. bütün gün deli gibi boşluğa elimi sallıyorum. bir de kör gibi bilinçsiz gibi uçuyor salaklar. benim bildiğim bunlar yeşillik yerlerde filan olur. bir de sirke sineği derlerdi bizim orada, belki sirke dolayısıyla da oluyordur. Fakat ne yeşillik ne de sirke var, anlatamadım bu uçan noktalara.

tülü, pencerin olduğu duvara, camları açıp bant gibi birşeyle alttan ve yanlardan yapıştır hocam, delikli yerler varsa tülün alt tarafında oralara da cam tarafından gazete koy, altlar bantlı olcak ya tutar gazeteyi orada. biliyorum rezilce ama ben yapmıştım ve olmuştu.

olmadı öyle yapıcaz herhalde. olsaydı şöyle camın önüne koyulcak koku vs. bişey süper olurdu aslında.

camın önüne evde varsa fesleğen fln koyabilirsin... hiç olmadı evdeki bütün baharatları karıştır dondurma kutusunda... bi su bardağı suyuda ekle iyice bi boca et sonra koy pencerenin önüne bence artık içeri giremezler...kimyonu karabiberi bol tut :)

@pekala kelebekleri de uzak tutar mı?

aynı sıkıntı bende de var, koçtaş vb yapımarketlerde pratik teller varmış, onlardan alacağım.

imkanın varsa klima taktır.

3M markasının pencere bantları var, onlardan kullanabilirsin.
Hah, Koçtaş'ta varmış mesela:
www.koctas.com.tr

Bir de Raid'İn filan prize takılan, içinde bir sıvı bulunan sinek kovucuları var. Onlar da epey işe yarıyor. Yani sineklere yarıyorsa kelebeklere de yarar diye düşünüyorum, emin değilim.

sigara için küllüğüde başucunuza koyun :=) iğrenç ama işe yarıyor

led ışığa gelmiyolar ama tabi sen bilgisayar demişsin.

@kediebes led değil benim monitör ötekisi. tft miydi neydi ondan.


bu arada baharat işe yarıyor gibi kokusu dışında bi problem yok şu anda.

kuruçeşme makromarket'e bi bak derim.

ankara'da real'de bulunabildiğine göre, istanbul'daki real'lerde de bulunabilir demektir.

son kullanma tarihine bak

dolapta sorun yoksa bozulmaz, denenmiştir...

bişicikler olmaz, çok daha uzun bekleyip bozulmayanlarına şahidim.

Şimdi ayran içiyodum, baktım ve gördüğüm üzere 15 günlük tüketim hakkı var. Ağzı açılsada buzdolabında sakladığın için sorun yok. Artık ayranlarda kültürle yapıldığında bozulmalar eskisi gibi çabuk olmuyor, bence bişey olmamıştır rahatlıkla içebilirsin.

www.di.fm

www.protonradio.com

techno.fm

www.thespacelab.tv

tinyurl.com

tam da bana ukalalık yapacak bir denyoya ihtiyacım vardı iyi oldu. "frisky radio" kalitesinde bir radyo arıyorum dedim. o zaman ekşi duyuru kapansın herkes google'dan arasın arayacağını, forumcular buraya da sarmış.

screamer radioda güzel kanallar olabiliyor bir deneyin isterseniz.
www.screamer-radio.com

c64 gibi lo-fi müzikler kulağımı zütmez diyorsan, c64 remix'lerinin yayınlandığı slayradio hoşuna gidebilir...
www.slayradio.org

aradığın radyo

di.fm dostum.

-tinyurl.com

-Trance.fm ( vallaha ben de çalıyorum diye değil yahu )

hayır ne yazık ki

geçmiş olsun.

mail servis sağlayıcına bağlı.
ama imkansız, geçmiş olsun.

mail bomber/flooder var hacı..mail boxunu binlerce maille doldurursun o'da görmez.iyi birşey değil tabii ama seçim senin

Ya nasıl bir insaım ben ya yurt dışında okuyorum bi ödevimiz vardı herkes aynı ödevi gönderekti hocaya bana da arkadaş gönderecekti mail adresim türkçe açamamış falan direk dosyayı gönderdi dedi ki sen gnder ben de hiç bakmadan gönderdim dedi bi bakayım ne yazmış diye başta kocaman harflerle onun adı ve fakülte numarası yazıyor şoklardayım

ya bahane bulacaksın, kıvıracaksın başka yolu yok, kafanı çalıştır bişi bul.

imgur.com

exchange server'a bağlı bir outlook kullanılıyorsa (2 kişi de) mümkündür.

%80'nını anlayamayacaksan ıngılızce alt yazılı ızle bır sure

ingilizce alt yazi,ogrenme a$amasi icin iyidir diyorum.

ingilizce audio ve ingilizce altyazı ile izlemelisin.

theos ek mekhanes bu isi biliyo.

en sevdigin filmi, konusmalarini ezberleyene kadar theos'un dedigi gibi,

sonra da alt yazisiz izle.

telaffuzlara alışana kadar ve kelime dağarcığını genişletene kadar altyazılı izle. bilmediğin bir kelime ile karşılaştığında hem cümleyi anlamayacaksın, hem de o kelime sana "abuzittin mi" kadar anlaşılmaz gelecek.

altyazılı izleyince en azından kelime nasıl yazılır görüyorsun, aklında yer ediyor, cümlenin tamamını ekranda gördüğün için anlamını tahmin edebiliyorsun veya çok merak edersen hemen açıp sözlükten bakabiliyorsun.

ben ingilizce filmler için ingilizce altyazı kullanıyordum. aynı zamanda bulabilirsem türkçe filmler için de altyazı koyuyordum. güzel oluyor.

türkçe altyazılı dizi izleyerek ingilizce dinlediğimi anlamayı öğrendim ben. kesin altyazılı derim..

ben istanbul'da ankara'da ya da izmir'de hiç rastlamadım duymadım, senin de rastlayacağını sanmıyorum. hatta antalya'ya 50 km mesafedeki bucak'ta yemiştim bi kere de yemez olaydım. antalya piyazı antalya'da yenir gittikçe yersin :)

Piyazcım'da fiyatlar ne durumda?

piyazcım'da fiyatları hatırlamıyorum ama yediğim en kötü piyaz olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. tavsiye etmem.

www.eksisozluk.com

aynı şey benim vaio'da da oldu, o ses servise gitmeden düzelmiyor.

Ayrıca şimdi fark ettim, bataryayı çıkartınca ses büyük ölçüde azalıyor ama hala rahatsız edici düzeyde bir ses var.

Anladım.

Peki bu serviste ne kadar kalır tahmini olan var mı? İnternette 1 ayı geçtiği halde alamadığını söyleyen var. Cidden bu kadar uzun sürer mi ki?

eğer hp'den gelen bir güç yönetimi software tarzı bişey varsa onu kullanmanı öneririm. ben asus kullanıyorum quite office modunda o ses kesiliyor komple. fakat high performance falan actıgımda sese tahammül olmuyor.

aynı şeyi yıllarca aradıktan sonra aldığım cevabı aktarıyorum:

o koku, aracın bir çok aksamından gelen kokuların bir karışımı (yeni koltuk döşemeleri, yeni plastik aksam, yeni tavan ve taban kaplaması ..vs) olduğundan dolayı malesef üretilememekte.

bulursan haber ver kiloyla alırım!

adını sanını hatırlayamasam da bir firma bunu pazarlama stratejisi olarak yapıyordu diye biliyorum.

edit: bak şuydu o hatırladığım: (duyular ve markalar kitabından)

"İlk sıfır arabanızı aldığınız günü anımsıyor musunuz? Üzerinde kendine özgü bir yeni araba kokusu vardı mutlaka. Çoğu kişi sıfır ara­ba almanın en çarpıcı yanının ondaki yeni araba kokusu olduğunu söy­ler. Pırıl pırıl bir görünümün yanında, kokusu da bir yenilik ifadesidir. Aslına bakarsanız, yeni araba kokusu diye bir şey yoktur. Bu yapay bir kurgudan, doğrudan fantezi yaratan başarılı bir pazarlama oyunun­dan başka bir şey değildir. Bu kokuyu fabrikada görebileceğiniz “yeni araba” kokusu içeren aerosol kutularında bulursunuz. Üretim hattın­dan çıkmadan önce arabanın içine bu koku sıkılır. Ve bu kokunun öm­rü topu topu 6 haftadır; ondan sonra ayakkabılar, eski dergiler ve işe gidip gelirken kullandığınız plastik kahve bardaklarının kokusu birbiri ne karışarak arabanın içini kaplar."

bizim şirketteki arabalardan bir tanesini (fiesta) kuaföre soktular, 400 lira verdiler gerçi ama ilk bindiğimde sanki yeni gibi kokuyordu. bana da öyle gelmiş olabilir gerçi.

var sprey seklinde, kapagi siyahti hatta ama markasini falan hic hatirlamiyorum. bitince atmistik haliyle. yine de umudun olsun, bir gun bulacaksin o spreyi.

www.demeterfragrance.com bu nası?

yeni araba kokusunun çekici olması için otomobil üreticilerinin uğraştığını, optimum kokuyu bulmak için kastırdığını biliyor muydunuz? yani iki fısfısla olacak iş değil o, pek çok malzeme kombinasyonunun getirdiği bir koku.

ya onla uğraşana kadar en yakın ösym merkezine git al sonucunu

kfc, panini, calories biçimi aratmada çıkan ilk google sonucuna göre 420 kalori.

makineyi kabloyla mı bağlıyorsunuz yoksa direkt memory diskini çıkartıp bilgisayara mı takıyorsunuz? eğer kablo ile takıyorsanız bir de memory kardını bilgisayara takıp aktarmayı deneyin.

kablo ile bağlıyorum lakin kart saçma bir kart, takılmıyor.

bira 250 kalori büyüğü, niye sorun olsun ki? hiçbir şey olmaz, hele haftada birse ohooo. o gün iki dilim ekmek az ye çok kafaya takıyorsan.

hiç ekmek yemiyorum, bu demektirki haftada iki birayı gönül rahatlığıyla uçurabilirim teşekkür ederim.

uçurmana bak hocam hiçbirşey olmaz.

gözümde canlandı da..olmaz bence ya

olmaz

bence giyilmemeli.

sakın ha
www.facebook.com

Olmaz Diesel giyme. Giyersen de kimse sana neden giydin demez.

tam hazırlanamadan acilen dışarı çıkmışsın gibi bir imaj oluşur, olmaz bence hacı.

"zorlama imaj" dediğimiz olay gerçekleşir. hani clubber ve tarz olmaya çalışan, böyle umursamaz bir giyim yapmaya çalışırken aslında gereğinden fazla umursadığını hissettiren insanlardan olursun aman diyim.

ben giydim - valla apaçi deilim oaksdpoaksdpoaskdas -

tişört üstü kısa kollu gömlek giydim altına da aşofman:) spor ayakkabı tabi

şimdi iki tane güzel kısa pantolon aldım onlarla gömlek daha şık ya da işte nası' desem kabul edilebilir duruyor.
:)

cookileri silip öyle dene.

hatayı buraya yazarsanız daha iyi sonuçlar alabilirsiniz.

cookie'ler enabled değil mi? yani gizlilikten sitelerin çerez bırakmasına izin verdin di mi? bazı siteler buna izin vermemeye çok takıyorlar, açılmıyorlar

ben de firefox kullanırken bir müddet sonra şifre ile girilen(forumlar dahil) hiçbir siteye giremez olmuştum. cookie'leri temizleyince hata düzelmişti.

sahip olmadan konuşan çoktur.
herhangi iyi bir markadan fazla hiçbir sorunu yoktur, kaliteli üretimdir. 1.6 motor 120 hp'dir, yani yüksek güçlüdür atmosferik bir motora göre, kullanımı keyiflidir, agresif kullanılırsa da haliyle fazla yakabilir, normal olarak.

eski bir 147 sahibi olarak söyleyeyim, tüketimi çok düşünen biriyseniz almayın. çünkü çok yakar. ama çok seridir, motor sesi sahanedir, iyi hızlanır.

çıkardığım sonuç: öğrenci adam için pahalı olduğu.
teşekkürler.

download hızının 5 katı download, upload hızının 10 katı upload yapabiliyorsunuz. kotayı doldurunca 512kbit'e düşüyor hız. ben olsam geçmem. uydunete geçin derim ama onda da 7-8tl kablotv mecburi.

ya kablotv kullanıyorum zaten, bu durumda kablonet iyidir sanki? ama ttnet'te iki yıllık sözleşmem var, superonline o sözleşmenin külfetini karşılıyor.

bulunduğunuz bölgede olduğundan emin misiniz? bunun yanında kotasız tariflerin "gerçek sınırsız" diye sürüyle reklamını yaptıktan sonra tarifelere kota getirmeleri ve bunu yaptıklarında taahhütnamelerin geçersiz olacağını bildiklerinden kullanıcıya çeşitli şark kurnazı taktiklerle ("aa szleşmeniz kaybollmuş yenisini imzalamanız lazım" gibi) yeni tarifeyle müşterilerini kazıklamaya çalıştığı için insanlar tepkili. geçip geçmemek size kalmış.

yahu avukat değilim ancak böylesine bir zarar varken "ne olur" diye düşünmemek gerek, direk dava açılmalı. yanına kar mı kalacak? kalmamalı.

avukat tutmanız şart değil, en yakın karakola başvurun.
en geç 3. duruşmada karar çıkar. adli tıp raporuna göre minimum bir sene hapis cezası alır o da ertelenir.
yine de uzmanı cevaplasa daha iyi olur.

geçmiş olsun ama bu ne biçim ev arkadaşı ya. iyi tanımak gerekiyor insanları seçerken gerçekten. çok geçmiş olsun. mutlaka başvurun.

ceza davalarında zaman aşımı uzundur, (1 yıl gibi kalmış aklımda, bir 10 yıl geyiği de vardı ama belli suçlarda sanırım) ama karakola ivedilikle giderseniz iyi olur.

karşı taraf hapis yatmaz, ama ceza davasından aldığınız sonuçla tazminat davası açabilirsiniz.

ceza davasını temyize falan gönderirse, tazminatı almanız aşağı yukarı 4 yıl içinde, "inşallah" olur. onu da hastane masrafları artı bin lira alabilirseniz iyi.

ama bence uğraşsın dursun, dava isterse yıllarca sürsün...

eşim avukat. istersen özelden numarasını veriyim. arayıp bilgi alabilir arkadaşın.

davanın süresi hakkında bişey söylemek yanlış olur. siz dava açınca karşı taraf da boş durmayacaktır. belki onun da adli tıp raporu, tanıkları vardır. uzayabileceği gibi üç dört celsede de sonuçlanabilir. avukat tutma zorunluluğunuz olmadığı gibi karakolda ifade verme sürecinden başlamak üzere bence bir avukattan yardım almak daha doğru olur. ağzınızdan çıkacak yanlış bir kelime istenmeyen aleyhe sonuçlar doğurabilir.

suç tarihi itibariyle 6 ay içerisinde c.savcılığına veya karakola şikayette bulunmanız gerek.yeterli delil görülürse ceza davası açılır, elemanlardan birinin gül gibi sabıkalı olur.ceza yargılamasında da masraf vs yok.

kolayi ne kadar icmekten soz ediyorsunuz ki?
caniniz cok cekiyorsa ufak tefek goturun ama eger gununuz hareketsiz geciyorsa ve kilo almaya meyilliyseniz uzak durun derim. amac asit ise sodayla neyin ikame edin.

abartmamak kosuluyla coca-cola zero da icebilirsin.

bi kadehten bi şey olmaz. :D

ya light kola var bu durumlar için? ondan tüketin. iradeyi bi kere bozunca gerisi geliyor ancak dikkat.

kola içmeyin şekerli zararlı, light cola da içmeyin aspartam içerdiği söyleniyor şekerden bile tahlikeli.
ayran, şalgam suyu, kefir, boza, şekersiz yeşil çay çok değerli gıdalar.

kola, light da olsa asitli her türlü içecek, meyve suyu tehlikeli. ben kolayı light ice tea şeftali sayesinde bıraktım. en azından kolaya göre daha az zararlı.

ilk başlarda sodayı gazoz ya da az miktarda meyve suyuyla karıştırarak içebilirsin bu da etkili olur kolayı bırakmana.

yağı donuyor böyle, bi tuhaf, bizde de oluyor, ama her markada olmuyor mesela.
tadı,kokusu bozuk diilse ben yıkayıp yiyorum.

muhtemelen kokusu ağırlaşmış ve yapışkan bir hal almıştır, ben normalde bu hale gelen et ürünlerini atıyorum tercihen, ancak bunları soğuk suda yıkayıp yerseniz de ölmezsiniz.

sağlama al, yeme